
TRAVMA VE STRESÖRLE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR
Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğu
Çocuğun tanımadığı kimselerle etkileşiminde yabancılayıp yadırgamadan etkin şekilde yakınlık göstermesiyle birlikte;
*tanımadığı yetişkinlerle etkileşiminde nadiren suskunluk göstermesi ya da suskunluk göstermemesi
*sözel ya da bedensel davranışlarında normalden ileri derecede teklifsizce senli benli bir samimiyet
*tanıdıklarının olmadığı bir ortamda bile, yapmayı istediği bir eylem için bakımverenin var olduğuna dair arkasını dönüp kontrol etmeme ya da çok az dönüp bakma
*tanımadığı bir yetişkinle neredeyse hiç tereddüt etmeden ayrılıp gitme ve bu gibi durumlara istek gösterme
davranış örüntülerinden en az ikisi görülür.
Bu davranış ve tutumlar, dürtüsellikle sınırlı olarak değerlendirilmemeli ve toplumsal olarak sınır tanımama durumu ayırt edilmelidir.
Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğunda çocuk, yeterli bakım görememiş ve alttaki üç durumdan en az birini yaşayarak üstte bahsi geçen toplumsal belirtileri vermektedir:
*bakımveren yetişkinlerce çocuğun “duygulanım, rahatlatılma ve uyarım” gibi başlıca duygusal ihtiyaçları karşılanamamış; çocuk toplumsal düzeyde ihmal edilmiş ve yoksun bırakılmıştır;
*çocuğun kalıcı şekilde bağlanmasına imkan vermeyen birincil bakımvericilerinde defaatle değişim olması
*çocuğun seçici bağlanma yaşayabilmesine imkan tanıyan durumların yüksek oranda kısıtlanması, olağanın dışında ortamlarda yetişme
Tanı için çocuğun gelişimsel olarak en az dokuz aylık olması beklenir.
Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğu tanı ve tedavisi için öncelikle Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzman doktorlarına başvurulmalıdır. Bu şekilde öncelikle psikofarmakolojik (ilaç tedavisi) bir tedavinin gerekip gerekmediğine karar verilmelidir. Diğer psikiyatrik bozukluklarda da olduğu gibi, psikiyatrik tanılarda psikofarmakolojik tedavi ile psikoterapinin birlikte yürütülmesi en etkili tedavi yoludur. Bununla birlikte, bireyin yaşam kalitesi (düzenli uyku, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz), akut ya da kronik stresörlere karşı dayanıklığı ve bu bağlamda stresle nasıl baş ettiği (sağlıklı ya da sağlıksız baş etme yollarıyla) gibi hususlar psikoterapilerde önemi vurgulanan hususlardır. Örselenme (Travma) ve Tetikleyici Etkenle (Stresörle) İlişkili Bozukluklarda, EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing yani Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) ya da hipnoz gibi başlıca psikoterapi yöntem ve yaklaşımların etkili olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, modern psikoretapilerden olan Şema Terapi de yaşantısal teknikleri ile yine travmayla ilişkili bozukluklarda etkilidir. Şemalar, çocukluk ve ergenlik dönemi yaşantıları sonucu zihnin derinlerinde oluşan, bireyin duygu ve davranışlarında güçlü ve kalıplaşmış etkilere sahip, fark edilmesi ve değiştirilmesi güç zihinsel yapılardır. Şema Terapi, bu zihinsel yapıları bilimsel çalışmalarla tanımaya ve çözümlemeye çalışan bir terapi ekolüdür. Bireylerin yaşantıları esnasında erken dönem uyum bozucu şemaları tetiklenir ve kişi bunlarla başa çıkmak için birtakım savunma stratejilerine ve başa çıkma yollarına başvurur. Bu terapi, bireyin şemalarını tanımasına ve şemalarındaki hasarlarla uygun ve sağlıklı şekilde başa çıkmalarına yardımcı olmayı hedefler. Bu doğrultuda Şema Terapi, bireyin günlük yaşamında şemalarının etkisiyle yaşadığı pek çok duygusal ve davranışsal sorunu çözmede etkilidir. Ayrıca, diğer Örselenme (Travma) ve Tetikleyici Etkenle (Stresörle) İlişkili Bozukluklarda olduğu gibi Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğunda da, başlıca modern psikoterapilerden olan Bilişsel Davranışçı Terapi oldukça etkilidir. Bilişsel Davranışçı Terapi, bireyin güncel problemlerini çözüm odaklı bir yaklaşımla çözmeyi hedefler. Terapi seansları oldukça yapılandırılmış şekilde olup, diğer terapi ekollerine nazaran daha kısa süreli olsa da -bireye yaşam boyu benzer sorunlarla psikoloji bilimine dayanan teknik ve beceriler yoluyla başa çıkma becerisi kazandırması dolayısıyla- uzun süreli kazanımları vardır.
Bilişsel Davranışçı Terapi, bireyin psikolojisini çözümlemede duygu, düşünce ve davranış olmak üzere başlıca üç boyutla ilgilenir. Bireyin kendisiyle ve çevresiyle ilişkisinde onu rahatsız eden ve terapiye gitmeye iten öncüllerde, kişinin bilişsel değerlendirmelerinin duygularına ve davranışlarına etkisi çalışılır. Terapideki güncel sorun çözümlenirken birey, aynı zamanda benzer sorunlar yaşadığında yanlış inanışlarının ya da çarpık düşüncelerinin duyguları ve davranışları üzerindeki etkisini fark etmeyi ve bunları değiştirebilmeyi öğrenir.
Vera Psikolojik Danışmanlık olarak bizler, bireysel danışmanlık sürecinde Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, Kabul Kararlılık/Adanmışlık Terapisi ve EMDR Tekniği; çocuk ve ergen danışmanlığında Çocuk Merkezli Oyun Terapisi, Kum Tepsisi, Theraplay, Kabul Kararlılık/Adanmışlık Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi ve EMDR Tekniği; evlilik ve çift danışmanlığında ise Duygu Odaklı Çift Terapisi, Kabul ve Kararlılık Temelli Çift Terapisi, Sistemik Cinsel Terapi psikoterapileri doğrultusunda hizmet vermekteyiz.
Psikoterapiler hakkında bilgi almak için tıklayınız.
Kaynak:
Amerikan Psikiyatri Birliği (2013). Ruhsal bozuklukların tanımsal ve sayımsal elkitabı (DSM-5), (Beşinci Baskı). E Köroğlu (Çev. Ed.), Ankara: Hekimler Yayın Birliği.